Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Herkese merhaba, bugün sizlere en sevdiğim kitaplardan biri olan 1984 ile geldim.
Bence 1984 çok güçlü bir distopya kitabıydı. Hayvan Çiftliği’ne göre daha ağır bir kitap olmasına rağmen ben 1984’ü daha iyi anladım ve daha çok benimsedim. İçindeki siyasi göndermeler oldukça fazlaydı ve 1948 yılında yazılmasına rağmen bence geleceğe ışık tutan bir kitaptı. Kitabı okurken herkesin aynı düşünceye sahip olduğu bir toplumda farklı düşünmenin ve bu düşünceyi her şeyin bilindiği bir ortamda içinizde tutmanın zorluğunu sonuna kadar hissediyorsunuz. Dünyanın yönetimiyle,insanların neden eşit olamadığıyla ilgili o kadar güzel ve doğru tespitler vardı ki sırf bu yüzden bile okunabilecek bir kitap. Karakterin düşünceleri, yaptıkları olsun yazarın kurgusunun çok gerçekçi olması olsun kitap her yönüyle muhteşemdi.
Eğer merak ediyorsanız ve öncesinde birkaç klasik okuyup kendinizi bu kitabı okumaya hazır hissediyorsanız kesinlikle okumalısınız.
Dünyanın üç büyük devlete ayrıldığını düşünün. Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya. Bu üç devletin müttefikleri sürekli değişse de hep birbirleriyle savaş içindeler. Parti diye bir grup var ve partinin başındaki kişi Büyük Birader. Okyanusya Büyük Birader tarafından yönetiliyor ki bu yönetim oldukça acımasız ve sıkı. Her evde her yaptığınızı görüp duyan, sizi sürekli izleyen tele ekran adı verilen cihazlar var. Eğer Büyük Birader hakkında kötü bir şey söylerseniz ya da düşünürseniz sizi tespit edip işkence yapılan Sevgi Bakanlığı’na götürüyorlar. İsminin Sevgi Bakanlığı olduğuna bakmayın orası hapishane ve her daim işkence edilen bir yer. Ve geçmiş değiştirilebiliyor. Tarihe dair tüm belgeler yok ediliyor ve siz parti ne diyorsa ona inanmak zorunda kalıyorsunuz. Uçakları biz icat ettik diyorlarsa inanmak zorundasınız onun yanlış olduğunu bilseniz de yapabileceğiniz bir şey yok. Çünkü tüm belgeler yok edilmiş ve kanıtlayamazsınız. Bir de buharlaştırılma olayı var. Eğer bir suç işlerseniz sizi öldürüyorlar ve tarihteki tüm kayıtlarınız siliniyor. Yani siz hiç var olmamış oluyorsunuz. Winston Smith ise partinin içinde çalışan bir memur. Geçmişin değiştirilmesiyle uğraşıyor ve bu konuda oldukça iyi. Ama düşündükleri biraz farklı. Kitapta da Winston’ın düşündüklerini ve bu yüzden başına gelenleri okuyoruz.
Kitaplarla kalın…
Çok güzel olmuş, çok beğendim 👌
Teşekkürler, beğenmene çok sevindim ✨
Çok aydınlatıcı bir yorum, kalemine sağlık 💐💜
Beğenmene çok sevindim, anlatabildiysem ne mutlu bana…
Yorumuna bayıldım ❤️
Çok teşekkür ederim…