Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Merhaba kitap kurdu arkadaşlarım. Bu gün bir Nâzım kitabı ile geldim. Nâzım Hikmet’in yeri bende apayrıdır. Bu kitabını okurken fark ettim ki çoğu şiirini ezberimden biliyormuşum. Bazılarının da bir iki dizesi aklımdaymış. En son otobiyografik şiirini bütün şiirlerinden ayrı bir yerde tutarım hep. Kendini çok güzel eleştirdiğini düşündüğüm bir şiiri. Çok severek bir çırpıda okudum. Zaten okunmayacak gibi de değil. O şiiri sizinle buluşturmak istiyorum. Bilmeyenler varsa çok seveceklerinden eminim.
OTOBİYOGRAFİ
1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ’dan Havana’ya
Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’de
961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52’de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21’den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye’mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
11 Eylül 1961 / Doğu Berlin.
ARKA KAPAK
Henüz vakit varken gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter Rıhtımı’nda dayayıp seni duvara öpmeliyim ağzından
sonra dönüp yüzümüzü Notrdam’a çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm, korkudan, hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
yıldızlarda da çiselemeli incecikten bir yağmurla karışarak
Süper çok başarılı ilk fırsatta okuyacağım
Çok güzel, çok beğendim devamını bekliyorum